İçeriğe geç

Aylar: Eylül 2017

TRAKYA ŞİVESİ

 

Cümleten merabayın. Nedenini bilmem ama çocukluğumdan beri şivelere pek bir meraklıyım. Karadeniz, Ege, Antep, Adana, Erzurum… Ama içlerinden en eğlenceli gelen hep Trakya olmuştur. Bu yüzden de verdiğim bir aylık aradan sonra dönüşümü ‘Trakya Şivesi’ konulu bir yazıyla yapmak istedim. Bakalım bir Trakyalı günlük hayatında hangi kelimeleri ne anlamda kullanıyor?

Bir Trakyalı gördüğü köpeği asla ‘hoşt!’ diye kovalamaz. Zaten köpek de hoşttan anlamaz. Trakya köpeğine ‘hoşt’ dersen suratına bön bön bakar. Ama ‘Çü be!’  dersen kaptırıverir bayır aşağıya.

“Te bu kovalak ta yapınıp gelemedi bi türlü.” Cümlesi aslında gösterişe meraklı bir kimsenin hazırlanıp gelemediğini ifade eder. Mesela ‘”Kaç öte be eyy!” şeklinde bir cümle duyuyorsanız karşınızdaki kişi sizden kenara çekilmenizi istiyor demektir.

Bir Trakyalı araba sürmez, aydar. Çevresinde gereksiz bir eşyaya denk geldiğinde onu atmaz. Ya sıpıtır ya da fıydırır. Kenara çekilmez, kaçılır. Merak ettiği bir şeyi kurcalamaz, pırkalar. Bir işi yüzüne gözüne mi bulaştırdın? Şakıttın beya!

Trakya sınırları içerisinde aklı başında olmayan kimse yoktur, “kendiliksiz insan” vardır. Ayçiçeğine gündendi, çocuğa kızan denir. Cin fikirli tabirine uyan biri Şam şeytanıdır onlara göre. Ağabeyleri yoktur, ağaları vardır. Çarşı pazarda fasulye ararsanız bulamazsınız. “Fasille” dir onun adı.

Traktöre motor derler mesela. Sıvı yağ, şırlan yağıdır. Pantolona pantul diyen biriyle karşılaşırsanız bilin ki o Trakyalıdır. Peynire pinir, domatese domatiz derler. Klarnet diye bir enstruman yoktur literatürlerinde. Gırnata denir ona. Biri için kalpazan derlerse sahte para bastığını sanmayın sakın. Yerinden kalkmaya bile üşenen, tembel birisidir sadece.

Dilimizdeki bölgesel farklılıklar yerel güzelliklerimizin birer parçasıdır. Hayatımıza renk katan şeylerdir, ve bence unutturulmamalıdır.

Ne kadar İzmir kızı olsam da bir yanım Trakyalı benim.  Yazının sonuna gelmişken şunu söylemeden geçemeyeceğim ki, oralara sonbahar geldi ama burası hala çok sıcak. Eylül ayının ortasında 36 derece sıcaklık mı olur!?  Farıdım beya!

 

 

 

                                                                                                           Dilara Peksaygılı

                                                                                                              10/09/2017

 

 

 

 

 

 

Yorum Bırak

ATATÜRK ‘ÜN İZMİR’İ

 

İzmir… İşgaliyle bir milletin kurtuluş destanını başlatan, kurtarılmasıylaysa başlattığı savaşı sonlandıran efsane. Atatürk’ün kalbinde yeri her daim ayrı olan, annesini ebedi uykusuna yatırdığı, hala her bireyi birer Milli Mücadele neferi olan, Kuvayi Milliye ruhunun asla ölmediği o şehir.

    İzmirlinin Atatürk’ü sevdiği gibi Atatürk de İzmir’i hep sevmiştir.

Türk Ordusu’nun İzmir’e girdiği gece Kemalpaşa’da konaklayan Atatürk ertesi sabah Salih Bozok’a “Bütün hayatımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır. O gece; ordumuzun İzmir’e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir.” demiştir. Şehre girmeden önce Belkahve’den İzmir’i dürbünle izledikten sonra İsmet Paşa’ya “Eğer, bu güzel şehre bir şey olsaydı çok üzülürdüm.” demesine rağmen o yangına şahit olmak durumunda kalmıştır. Yunanlılar şehri ateşe vererek terk ederken Mustafa Kemal kaldığı evin balkonundan yangını izliyormuş. O sırada kendisini ziyarete gelen genç subaylara şunları söylemiş; “Çocuklar, bu manzaraya iyice bakın. Bu alevler bir devrin sona erip yeni bir devrin başladığını gösteren yangındır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyıldaki bütün günahları şu ateşle temizlenirken yeni bir Türk Devletinin kuruluşu ve Türk milletinin yükselişi de cihana ilan ediliyor.”

İzmir O’nun için hem özel hem siyasi hayatıyla ilgili önemli kararlar aldığı bir yer olmuştur. Hayatı boyunca yalnızca bir kere evlenmiş ve bu evliliği İzmir’in ileri gelen ailelerinden Uşşakizadeler’in kızı Latife Hanım’la yapmıştır. Cumhuriyet tarihi için önem taşıyan kararlardan biri olan hilafetin kaldırılması kararını İzmir’de kumandanlarla yaptığı özel bir toplantıda almıştır. Mussolini’nin Akdeniz’le ilgili olan “Mare Norstrom” (Bizim Deniz) iddiasına burada cevap vermiştir.

10 Eylül günü İzmir’e geldiğinde Hükümet Konağında o tarihi kısa konuşmasını yapmıştır. “Bu başarı milletindir.” Daha sonra halkın gösterileri arasında kalacağı evin önüne geldiğinde kapının önüne serilmiş kocaman bir Yunan bayrağıyla karşılaşmıştır. Bayrak, bir halı misali yere serilmiştir. Kapıdaki kalabalık halk: “Buyurunuz, geçiniz. Bizim öcümüzü alınız! Yunan Kralı, bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lütfedin. Bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir.” deyince Atatürk, o yerde serili bayrağın önünde bulunduğu noktada kalmış ve çevresindekilere bakmıştır. “O, geçmişse hata etmiş. Bir ulusun bağımsızlık simgesi olan bayrak çiğnenmez. Ben onun yanlışını tekrar edemem.” Bayrağı yerden kaldırtmış, bembeyaz mermerlere basarak içeri girmiştir.

Bir Karşıyakalı olarak şunu dile getirmeden geçemeyeceğim ki Atamızdan bize kalan çok büyük bir emanetimiz var. Zübeyde Hanım…  Atatürk 11 Ekim 1925 günü İzmir’den özel vapurla geçtiği Karşıyaka’da halka hitap ederken şunları söylemiştir: “İzmir’in Karşıyakalıları… Sizi sonsuz bir sevgi ile selamlarım. Ben bütün İzmir’i ve bütün İzmirlileri severim. Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim. Yalnız bir tesadüf beni Karşıyaka’ya daha fazla bağlamıştır. Karşıyakalılar… Annem sinenizde, sizin topraklarınızda yatıyor.”

Hayatında böylesine önem taşıyan bu şehre ilk kez 17 Şubat 1905’te Şam’a sürgüne giderken gelmiştir. Ve kendisi o anısını şu sözlerle dile getirmiştir; “Benim İzmir’i ilk gördüğüm gün, okulu terk ederek sürgüne gönderildiğim gündür. Bu güzel memlekette, sürgün yerime giderken birkaç saat geçirmiştim.”

Kaderin böylesidir ki ilk kez sürgüne giderken görüp beğendiği bu şehir Milli Mücadele’nin başlangıcı ve bitişi olmuş, hatta sembolü haline gelmiştir. İzmir’im, güzel memleketim; 9 Eylül’ün yıl dönümü hepimize kutlu olsun, yolun hep Atamızın yolu olsun.

Yorum Bırak
Araç çubuğuna atla