İçeriğe geç

ATATÜRK VE TÜRK KADINI

 

Kadın ki ateş hattında Mehmetçiğe cephane yolu oldu. Kadın ki kendi karnı doymadan askerleri doyurdu, genç yaşlı demeden kağnıları koştu. Kadın ki milletin kurtuluşu uğruna canından çok sevdiği evladından oldu, kendi canını ortaya koydu, bile bile ateşe koştu. Ve bunları yaparken ne kanun önünde ne sosyal hayatta hiçbir hakkı yoktu. Bir gün bir adam çıkageldi,  “Dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim.’ diyemez.” dedi ve devran döndü. Sonunda kadın hak ettiği değeri buldu. Türk kadını seçme seçilme hakkına sahip oldu.

1923’ün Ocak ayında İzmir de halka konuşurken kadınlarla ilgili düşüncelerini ve yapmak istediği devrimleri rahatça dile getirebilecek kadar cesur bir lider düşünün.  “Bir toplum cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurun sonucudur. Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.” diyordu lider. Farkındaydı kadınların hor görüldüğünün, dışlandığının ve buna bir dur demek istiyordu.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi gibi önemli kararların daha ortada olmadığı tarihlerdi söz konusu olan. 1926 Medeni Kanun’un kabulü, 1930 Kadınlara Belediye Seçimlerine Katılma Hakkı ve 1934 Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı verilmesi. Avrupa, Amerika ve Asya da birçok ülkede kadınlar bu haklara sahip değilken Türk kadını bir devrim yarattı büyük Atasıyla.

TBMM’de Kadınlara seçme -seçilme hakkının verilmesiyle ilgili görüşmeler yapıldığı sırada Atatürk  “Türk kadınına bu hakkın bir lütuf olarak verildiği kanaatinde değiliz. Kimse bu kanaatte olamaz. Bir memlekette ki, yurdun her tarafı istilâya uğradığı zaman, kadınlar ateş altında erkeklerle beraber omuz omuza çalışırlar, memleketin geri kalan kısmını korumak ve beslemek için tarlanın kara toprağından yiyecek çıkarmaya çalışırlar, elbette bu varlıkların yurdun her köşesinde ve her tabakasında söz söylemeye hakları vardır.” diyerek mebuslara seslenirken mebuslar elleriyle sıra kapaklarına ve ayaklarıyla yerlere vurarak protesto etmişlerdir.

İstiklal yolunda her konuda olduğu gibi Atatürk bu konuda da çok zor şartlarda bazı şeylerin savaşını vermiştir. Tunalı Hilmi Atatürk’ e bu konuda destek veren pek az kişiden biridir. “Kurtuluş Savaşı’nda cephane taşıyan, mermi taşıyan analarımızın bacılarımızın başına vuruyorsunuz. Savaşta cephane taşıyacak, yiyecek taşıyacak ama siz oy hakkı vermeyeceksiniz , olabilecek şey mi bu?” demiştir.

1935 seçimlerinde Türk kadını 18 milletvekili ile meclise girmiştir. Hindistan Kadınlar Birliği 1938’de  Atatürk ‘ün ölümü üzerine yayınladığı bildiride onu “Kadın Haklarının tarih boyunca gelmiş en büyük savunucularından biri” ilan etmiştir. Atatürk’e göre kadının en büyük vazifesi anneliktir. Bu yüzden sağlam karakterli, donanımlı, çağı yakalayan evlatlar yetiştirmek için kadınlarımız erkeklerden çok daha aydın ve bilgili olmaya mecburdur.

Türk kadınına yıllar önce daha birçok ülke bunu düşünmezken verilen haklar koruması gereken büyük bir hazinedir. Korunmalı ve değeri bilinmelidir. Korunmalıdır ki kirli eller onlara dokunamasın, değeri bilinmelidir ki bu hakları hor görenler layığını bulsun. Türk Kadını kendi hakkını savunmalıdır ki Atası yattığı yerde huzurla uyusun.

 

Tarih:Dergi Yazıları

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Araç çubuğuna atla