İçeriğe geç

CUMHURİYET BAYRAMI

 

29 Ekim 1923… İçine hapsolduğu savaştan yıpranmış, her yeni cephede toprağa karışan naaşlarla canından bir parçayla vedalaşmış, vatanın kurtuluşu için mücadele verirken yas tutmaya dahi vakit bulamamış milletimizin özgürlüğe kavuşmasının, yakalandığı hastalıktan kurtulamayan Osmanlı Devleti’nin küllerinden Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunun alem-i cihana duyurulduğu o kutsal gün.

Peki, Cumhuriyet denince akla ne gelir?

Öncelikle halkın yönetimi gelir. Tam bağımsızlık gelir. Laiklik, ulusal bütünlük, çağdaşlaşma ve barışçılık, değişime açık olmak, yöneticilerin halk tarafından seçildiği bir yapı, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı gelir. Kişisel egemenlik değil milli egemenlik gelir. Ama…

Benim aklıma Bandırma Vapurunda geminin batırılacağını düşünerek hiç uyumayan, güvertede başının altına koyduğu yastıkla kanepeye uzanan, son gece annesine “İstanbul’da kalıp tutuklanmaktansa bu gemiyle batıp boğulmayı yeğlerim ama merak etmeyin bir şey olmayacak.” diyen bir Mustafa Kemal gelir. Hürriyet yolunda aşık olduğu askerlik mesleğinden istifa ettiğinde giyecek sivil bir kıyafeti bile olmayan, daha Erzurum Kongresi sırasında Mazhar Müfit’e “Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır.” diyen Mustafa Kemal gelir. Sakarya, İnönü, Büyük Taarruz gelir. Kadın kahramanlarımız gelir. Kara Fatmalar, Kılavuz Hatice, Halide Onbaşı, Yitik Fatma, Binbaşı Ayşe Hanım…

Sonra yazdığı veda mektubunda oğluna “Muharebeyi kazanacaksın, kazanamazsan sana hakkımı helal etmem.” diyen Zübeyde Hanım’ı ve Atatürk’ün Büyük Taarruz günü topçu ateşi başladığında “Rabbim Yunanlının kazandığını gösterme bana. Onlar kazanacaksa gök kubbe başıma yıkılsın daha iyi. Anam.. Bize dua et.. Dua et bize.” demesini anımsarım.

Padişaha, krala benzetilmeye çok kızan bir liderden de meşrutiyet veya mutlakıyet devam ettirmesi beklenemezdi doğrusu.

“Türk Ulusu büyüktür. Özgürlüğü ve barışı sever. Canı pahasına da olsa Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacak güçtedir. Ve yaşatacaktır.” diyecek kadar da güvenmiştir gelecek nesillere. “Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyet i biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.” diyerek bunu bir kez daha vurgulamıştır.

Çok sancılı bir süreçten sonra kazanılan bu yönetim şeklinin ülkemize kazandırdıklarıysa saymakla bitmez. Medeni Kanun, Harf inkılabı, Kılık Kıyafet Devrimi, Soyadı Kanunu, kadınlarımızın bugün mecliste yer alması ve daha sayamadıklarım…

Böylesine güzel, böylesine özel, böylesine anlamlı, şiirlere, hikayelere konu olmuş bir günü bayram olarak kutlamaktan daha doğal ne olabilir ki?

“Mustafa Kemal Yeni Türkiye’nin kalbidir.” demiş Çinli bir yazar. Yeni neslin bir ferdi olarak ben de diyorum ki; Bizler var oldukça bu durdurulamaz kalp atışı tüm dünyadan duyulmaya devam edecek!..

Tarih:Dergi Yazıları

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Araç çubuğuna atla