Sahtelik ve gerçeklik soyut kavramlardır değil mi? Elle tutulamaz, gözle görülemez, duyulamaz ama hissedilir. Bu bir duygu da olabilir, tepki de, söz de, insan da. Karşıdaki ne kadar değişirse değişsin insan onun sahte mi yoksa gerçek mi olduğunu anlar. Kimi zaman vakit alır anlaması, kimi zamansa tek bir bakış yeter. Ama en zoru sahte insandır.
Olan bütün kötülüğünü, çirkinliğini, kendisini içine saklamış, kalbinin kapılarını ardına kadar kapatmış bir insan. Zor olmaz mı bunu anlamak? O gülüşünün ardındaki kötülüğü fark etmek, kendini ona karşı korumaya almak?
Açık konuşacağım, hayatımda “gerçek” diyebileceğim insanların sayısı ortalama iki elimin parmakları kadar az. Oysa geniş ailem bunun dört, belki de beş katı kalabalığında. Kulağa garip geliyor değil mi? Alt tarafı on altı yaşında bir kız. Nasıl böyle konuşabiliyor? Aslında cevabı çok basit. Tek bir kişiyi fark etmek yetiyor.
Tek bir sahte gülüş diğerlerinin hepsini gün yüzüne çıkarıyor. Çünkü aslında hepsi aynı duruyor. Bütün sahtelikler birbirine bağlanıyor, birbirini tamamlıyor. Hava kararıp ışıklar kapandığında ortaya çıkan çirkinlik hepsinde aynı oluyor. İşte bu yüzden bu yaşta bile onları fark etmek hiç de zor olmuyor. Hele de sahte kahkahalar, sevinçler, duygular, sahte sevgiler en yakınınızda yer edindiyse hepsinden kolay oluyor.
Velhasılıkelam, çevremizi iyi incelememiz gerekiyor. Çıkarları uğruna yanımızda kalan, sahte sevgileriyle insanların gözünü boyayanları bulmamız ve hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor. İyiliğimiz için, kendimiz için onlardan arınmamız gerekiyor. Çünkü korkutucu gerçek bir gölge misali arkamızda bekliyor. Sahte insanlar çevrelerini de sahteleştiriyor.
İlk Yorumu Siz Yapın