İçeriğe geç

Etiket: VATANIM SENSİN

BİR DAMLA GÖZYAŞI

 

Asırlara şahit hikayeleri barındırır bir damla gözyaşı. Hüzünleri, sevinçleri, acıları… İnsanın ruhundan kopan bir parçadır bir damla gözyaşı. Kalbin taşıyamadığı ağırlığın dışa vurulmasıdır.

Sevdiğini kaybetme ihtimaliyle tir tir titreyen bir yüreğin gözyaşlarına şahit oldum ben. Sevdiği kadının kanına bulanmış elleriyle Tanrıya yalvaran, onu bir kerecik daha görebilmek için çırpınan…

Aşık olduğu açelya çiçeğinin solmasından korkan bir serçenin gözyaşlarını gördüm ben. Onu koruyamadığı için kendisini suçlayan, atışında huzur bulduğu kalbin onu bırakması ihtimaliyle yanan…

Kulaklarına işleyen o kurşun sesini duyduğu andan itibaren o da vurulmuştu. Sevgilisinin yerde yatan bedeninin yanına çöktüğünde, onu doktorun yanında bırakıp kapının ardına geçtiğinde, ufacık bir haber için saatlerce beklediğinde… Bu süre içinde bir değil bin kere vuruldu Leon. Defalarca ölüp defalarca dirildi.

Onu yalnız bıraktığı için vicdan azabıyla yanıp kavrulurken geçmişten gelen bir anıya tutundu. Sevgilisinin çocukluğundan gelen o anıya. Açelyasının gözlerini anımsatan o gözlerden bu anıyı dinlerken bir kez daha anlamıştı Leon. Aşık olduğu kadının alamet-i farikası, bitmek bilmeyen inadıydı.

Gök kubbe ne kadar kararırsa kararsın ışığını bulurdu Hilal. Ne kadar yorulursa yorulsun dönmezdi yolundan, kavuşurdu aydınlığa.  Açardı gök mavisi gözlerini, yine aşkla bakardı ona. Yalnız bırakmazdı onu bu savaşın ortasında.

Gözleri kapalı sevgilisinin elini tutarken buna inanıyordu, böyle ayakta duruyordu Leon. Biliyordu, Smyrna uyanacaktı. Uyanacak, yeniden elini tutacak ve güzel kalbiyle onu sarmalayacaktı. Kimsesi yoktu ondan başka. Ne annesi, ne babası ne abisi vardı yanında. Bir başınaydı Smyrna’da.

Karşılıksız sevgi ne demek onunla öğrenmiş, onun elinden tutarak düşmüştü aşka. Ve nihayet beklenen oldu. Smyrna masmavi gözlerini açtı, onu bekleyen ailesi ile kucaklaştı. Ama daha farkında olmadıkları bir şey vardı. Kurşun, vücudundan çıkmadan daha derin bir yara açmıştı.

Peki bu yara nasıl kabuk bağlayacaktı? Daha fazla acıtmadan kapanacak mıydı? Smyrna eskisi gibi ışıldayacak mıydı?

 

Yorum Bırak

KARA BORANDA AÇAN MUCİZEVİ GÜL

 

Leonidas… Yunan orduları komutanı General Vasili’nin oğlu Teğmen Leon. Smyrna’ya ilk ayak bastıkları vakit şehre girişlerini kadeh kaldırarak kutlarken tahmin edebilir miydi işgale geldiği bu şehirde isyancı bir Türk kızının gözlerine esir düşeceğini? Smyrna’nın gözlerindeki o hırçın dalgalarda kendini bulabileceğini. Aşık olduğu kızın hayatı uğruna şehre beraber geldiği orduya ihanet edeceğini, tek başına geldiği bu şehirden giderken onu da hayatına yoldaş etmek isteyeceğini?

Ya Hilal… İlk karşılaştıklarında nefretle baktığı adamı aylar sonra gözyaşları içinde uğurlayacağını tahmin edebilir miydi? İkisi de kendi hayatlarına dair bambaşka planlar yaparken hayat da kendi planlarını hazırlıyordu onlar için. Leon’un İzmir’i işgal edip Hilal’i esir alması beklenirken Hilal Leon’un kalbini işgal edip onu esir aldı fark etmeden.

Başlarda Hilal’in gözünde bir düşmandan ibaretti Leon. Memleketini satmış babasının emrinde çalışan, sırf generalin oğlu olduğu için ablasının ilgi odağı haline gelmiş, burnu düşse eğilmeye dahi zahmet etmeyecekmiş gibi görünen Yunan Teğmeni. Her geçen gün birilerinin daha ölüm emri verildikçe ve hastaneye getirilen masum insanların cesetlerini gördükçe daha da nefret etti. Acımasızlıklarını gördükçe harlandı içindeki ateş. Ve her karşılaştıklarında ateşin yarattığı közleri üzerine fırlatmaktan çekinmedi. Ta ki ilk kırılma noktasına kadar.

Teğmen olarak tanıdığı Leon’la dış dünyadan kendini gizlemeye çabalayan Leon’un bir ayın yeryüzünü aydınlatan tarafıyla karanlıkta gizlenen yüzü kadar birbirinden farklı olduğunu keşfettikçe ateşinden çıkan közler azaldı. Ve zamanla hiç oldu.

Leon’un dudaklarında yeniden can bulan Smyrna Efsanesi ile başlayan bu süreç Andreas’ın kaçmasına yardım ederken yine hiç beklemediği bir anda Leon’dan destek bulmasıyla hız kazandı. Birlik olup Yunan askerlerine karşı direnirken bu olayı tehdit unsuru olarak kullanmaktan çekinmese de derinlerde bir yerde başlamıştı nereye varacağını kestiremediği bu macera.

   Denizlerindeki dalgalar dinmeye başladıkça daha da hızlı estirdi rüzgarını Smyrna. Gelen o yabancı hava dindiremezdi rüzgarını, dindirmemeliydi.

Ordu tarafından tutuklanan Hilal’in zindana atılmasıyla bambaşka bir boyuta atladı aralarındaki ilişki. Hilal’in zindanın kara duvarlarıyla karşı karşıya kalmasıyla Hileon aşkının başlamasının yakın olduğuna dair işaretler yadsınamayacak derecede çoğaldı. Leon’un bu süreç zarfındaki tavırları ise hırçın dalgalarıyla etrafı kavuran Smyrna’nın artık onun kalbine de dokunmaya başladığının en büyük kanıtlarından biriydi.

Bin bir türlü zorlukla karşılaştılar, kimi zaman mantıklarıyla kimi zaman vicdanlarıyla sınandılar, birbirlerini korumak için kendilerini tehlikeye attılar, milletleri arasındaki savaşa direnmeye çalışırken yakınlarından zarar gördüler, yeri geldi birlikte üzüldüler. Ama ne olursa olsun birbirlerinden vazgeçmediler. Ama onların aşkını özel kılan da bu değil miydi? Savaşın içinde filizlenmiş olması…

Gözyaşlarıyla dolu bir veda sahnesinde bıraktık onları geçen sezon. Filizlenmiş o mucizevi çiçeğe verilen son su, onların gözyaşları oldu. O güzel çiçek bunca zorluğa rağmen daha da kök saldı mı yoksa yapraklarını dökmeye mi başladı onu bu perşembe öğreneceğiz. Bakalım kara boranda açan o gül tekrar can suyuna kavuşup yeniden açabilecek mi?

 

 

Yorum Bırak
Araç çubuğuna atla